ANONİM ŞİRKETLERDE SERMAYE TAAHHÜTLERİNİN YERİNE GETİRİLMESİNE YÖNELİK İHTİYATİ TEDBİRLER
21 June 2023 Wednesday

ANONİM ŞİRKETLERDE SERMAYE TAAHHÜTLERİNİN YERİNE GETİRİLMESİNE YÖNELİK İHTİYATİ TEDBİRLER

 Genel Bakış

  6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda anonim şirketsermayesi belirli ve paylara bölünmüş olan, borçlarından dolayı yalnız malvarlığıyla sorumlu bulunan şirkettir.’ şeklinde tanımlanmakla beraber anonim şirketlerde pay sahipleri, sadece taahhüt etmiş oldukları sermaye payları ile şirkete karşı sorumludurlar. O halde tanımdan da anlaşılacağı üzere sermayenin getirilmesi kuruluş için bir şarttır. Sermaye şirket sözleşmesinin en önemli unsuru olmakla birlikte anonim şirketlerde diğer şirketlere kıyasen daha önemlidir. Zira sermaye getirilme taahhüdü hem şirket tüzel kişiliği hem de alacaklılar için önem arz eder.

  Ticaret Kanunu’nda kuruluş için iki usul öngörülmüştür. Bunlardan biri ortaklar tarafından taahhüt edilen sermayenin tamamının nakitten ibaret olması halinde basit kuruluş, diğeri ise esas sözleşme ile ortaklığa ayni sermaye getirilmesi halinde nitelikli kuruluştur. O halde sermaye olarak getirilebilecek unsurlar nakit ve ayın olarak iki gruba ayrılır. Para dışındaki tüm ekonomik değerler sermaye ayni sermaye kavramı altında yer alır. Ticaret Kanunu’nun 127.maddesinde nelerin sermaye olarak getirilebileceği örneklendirilmiştir. Dolayısıyla madde kapsamında belirtilmeyen sermaye değerleri de taahhüt konusu olabilecektir. Madde hükmünde açıkça fikri mülkiyet hakları, taşınırlar, taşınmazlar, ticari işletmeler, kişisel emekler, devredilebilir elektronik ortamlar, ekonomik değeri olan haklar belirtilmiştir.  

Ayni Sermaye Olarak Getirilebilecek Malvarlıklarının Özellikleri:

  Ticaret Kanunu madde 342 hükmünde sermaye olabilecek malvarlıklarının nakden değerlendirilebilir ve devredilebilir olmasını öngörmüş olmakla birlikte kanunda açıkça bahsedilmemiş olsa da malvarlığının maddi edime ilişkin olması gerekliliği mevcuttur. Ayni sermaye olarak taahhüt edilen edimin şirketin amacına uygun olup olmayacağı meselesi ise tartışmalıdır. Ancak kanaatimce böyle bir amaca uygunluk aranmamalıdır. Zira her malvarlığının nakde çevrilmesi söz konusudur. 

 Ayni Sermaye Taahhüdü:

Sermaye taahhüdünün bulunulmasıyla şirket ortağı artık şirkete borçlu hale gelmektedir. Sermaye taahhüdünün yerine getirilmesi şirketin faaliyetlerini yerine getirebilmesi için elzemdir. Bu sebeple ister nakdi olsun ister ayni olsun tüm taahhütlerin yerine getirilmesi gerekmektedir. Ayrım yapılacak olursa ayni sermaye taahhütleri daha önemlidir. Zira nakdi sermaye taahhütlerinin yerine getirilmemesi halinde şirket icra takibi, ifa, gecikme faizi, cezai şart ve ıskat gibi yollar ile uğradığı zararı tazmin edebilir iken ayni sermaye taahhütlerinde bu haller söz konusu olamayabilir. Örneğin, ayni sermaye taahhüdünde bulunan ortağın temerrüde düştüğü halde şirketin ortaktan borcun aynen ifasını talep edebilmesi için taahhütte bulunan ortağın tasarrufunda bulunması gerekmektedir. Sermayenin taahhüt edildiği zaman ile borcun muaccel olduğu zaman dilimi arasında ortağın ayni sermaye taahhüdüne konu olan hakkı veya malı bir başkasına devretmesi, bu hak üzerinde başkasına sınırlı bir ayni hak tesis etmesi söz konusu olabilir. İşte bu sebeple şartların sağlanması halinde ayni sermaye taahhüdüne konu olan hakların veya malvarlıklarının, taahhüt edildikleri zaman ile borcun ifasının yerine getirileceği zaman arasında bir başkasına devredilmesinin veya üzerinde sınırlı bir ayni hak kurulmasının engellenmesi gerekir. Bu sebeple aynî sermaye taahhütlerinin aynen yerine getirilmesinin teminat altına alınması amacıyla ihtiyati tedbir talebinde bulunma hakkı ortaklara tanınmıştır. Sermaye getirme borcunun yerine getirilmesine yönelik ihtiyati tedbir talebinde bulunma hakkı ticaret şirketlerine ilişkin genel hükümler içerisinde düzenlenmiş olup bütün ticaret şirketleri bakımından da uygulama alanı bulabilecektir. 

Sermaye Koyma Borcunun Yerine Getirilmesine Yönelik İhtiyati Tedbir Talebi

Genel Olarak

  İhtiyari tedbir müessesi esasen Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda düzenlenmiş olsa da sadece bununla sınırlı değildir. Bazı özel kanunlarda da düzenlenmiştir. Bu halde hangi kanun hükümlerinin uygulanacağı hususunda çelişkiler olabilir. İhtiyati tedbirin düzenlendiği özel kanunda hüküm bulunmayan hallerde 6100 sayılı HMK’nın ihtiyati tedbirlere ilişkin genel hükümleri uygulanacaktır. Bu sebeple TTK m.128/8’de düzenlenmeyen konularda Hukuk Muhakemeleri Kanunu uygulanacaktır. 

  ‘Bilindiği ve öğretide de kabul edildiği üzere ihtiyati tedbir ‘‘...kesin hükme kadar devam eden yargılama boyunca, davacı veya davalının (dava konusu ile ilgili olarak) hukuki durumunda meydana gelebilecek zararlara karşı öngörülmüş geçici nitelikte, geniş veya sınırlı olabilen hukuki korumadır.’‘ şeklinde tarif edilmiştir. (Medeni Usul Hukuku 12.Baskı Sh.714-Prof. Dr. Hakan Pekcantez, Prof. Dr. Oğuz Atalay, Prof. Dr. Muhammet Özeker) Anılan tariften de anlaşılacağı üzere ihtiyati tedbir diğer fonksiyonları yanında davanın devamı sırasında ve verilecek hükmün kesinleşmesine kadar olan süreç içerisinde dava konusu şey üzerinde yeni bir takım ihtilafların çıkmasını da önleyici niteliği itibariyle geçici bir hukuki korumadır. O halde ihtiyati tedbirin amacı dava sonucunda verilecek olan kararın uygulanma alanının ortadan kalkmasını engellemek olmakla beraber davacının hakkının korunmasıdır. 

  İhtiyati tedbirler nitelikleri gereği 3 grupta tasniflendirilmişlerdir. Bunlar teminat amaçlı, düzenleme amaçlı ve ifa (eda) amaçlı ihtiyati tedbirlerdir. Anonim şirketlerde sermaye getirme borcunun yerine getirilmesine yönelik ihtiyati tedbirler teminat amaçlı ihtiyati tedbirler arasında yer almaktadır. Zira amaç, ortağın bu taahhüdün anonim şirkete getirilmesinin teminat altına alınmasıdır. 

İhtiyati Tedbirin Konusu Ve Anonim Şirket İçin Önemi:

  Sermaye koyma borcunun yerine getirilmesine yönelik ihtiyati tedbir talebinin konusu, aynî sermaye taahhütlerinin esas sözleşmede belirtilen şekilde yerine getirilmesinin teminat altına alınmasıdır. O halde nakdi sermaye taahhütlerinin yerine getirilmesi için ihtiyati tedbir değil, ihtiyati haciz müessesinin uygulanması gerekmektedir. İhtiyati tedbir, aynı uyuşmazlık konusu olan taşınır veya taşınmaz malların devrinin önlenmesi, dava sonuna kadar aynen korunması veya bir tehlike yahut zararın önlenmesi amacıyla başvurulan bir hukuki koruma tedbiri olduğu halde; ihtiyati haciz, bir alacağın tahsillini garantiye alan bir müessesedir.İhtiyati tedbirler, koruma, eda ve teminat amaçlı olabilirken ihtiyati hacizde amaç sadece teminat sağlamaktır. Bu sebeple; bir para alacağının korunması ihtiyati tedbir yoluyla değil, ihtiyati haciz yoluyla sağlanabilir.

  Aynî sermaye taahhütlerinin esas sözleşmede belirtilen şekilde yerine getirilmesinin anonim şirket açısından son derece önemli olmasının nedeni şirket açısından telafisi imkânsız birtakım zararların doğmasının engellenmesidir. Örneğin, Ticaret Kanunu madde 127 hükmünde ticari itibarın sermaye olarak taahhüt edilebileceği belirtilmiş olup bu itibarın başkasına da taahhüt edilmemesi önemlidir. Zira bu itibara dayanarak anonim şirket ortakları birtakım faaliyetler yürüterek ticari hayata adım atmış olabilirler. Bu itibarın taahhüt edilip aynen yerine getirilmemesi sonrasında şirket için telafisi mümkün olmayan sonuçlar doğurabilir. Aynı şekilde şirketin amacı ve faaliyeti açısından oldukça önemli olan taşınırın veya taşınmazın taahhüt edilip daha sonra aynen yerine getirilmemesi de telafisi güç sonuçlar doğurabilir. 

  Ticaret Kanunu madde 128/4 hükmüne göre anonim şirketin ayni sermaye taahhütleri üzerinde tasarruf edebilmesi için şirketin tüzel kişilik kazanması gerekmektedir. Kanun maddesinden çıkan bir diğer çıkarım ise şirketin ancak tüzel kişiliğini kazandıktan sonra tek taraflı olarak mülkiyet veya ayni sair hakların adına tescil edilmesini talep edebileceğidir. 

Ancak daha önce de bahsettiğimiz üzere bu taahhüdün gerçekleşebilmesi için şirketin pay sahibinden böyle bir talepte bulunabilmesi için taahhüdün hala pay sahibinin tasarrufunda bulunması gerekir. Anonim şirketlerde pay sahiplerinin taahhüt borçlarını yerine getirebilmesi için borcun muaccel olması gerekmekte olup bu borcun da şirketin tüzel kişilik kazandığı anda muaccel olduğu gözetildiğinde şirketin tescili gerçekleşmeden şirket ortakları bu taahhüdün yerine getirilmesini taahhüt eden pay sahibinden talep edemezler. Bu nedenle taahhüdün yerine getirilemeyeceğini düşünen şirket ortakları taahhüdün esas sözleşmeye uygun olarak yerine getirilmesini teminat altına almak amacıyla ihtiyati tedbir müessesine başvurabilecektir.

  Türk Ticaret Kanunu madde 128/7 hükmünde ihtiyati tedbir talebinde şirket bulunabilecek iken fıkra 8 hükmünde ise ortakların talepte bulunabileceği belirtilmiştir. İki hüküm arasındaki fark şirketin tüzel kişilik kazanıp kazanmadığı noktasında önemlidir. 

Talepte Bulunma Şartları:

  Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda ihtiyati tedbir talebinde bulunabilecek kişilerin hukuki yararlarının bulunması yeterli görülmüştür. Ancak TTK m.128/8 hükmünde ihtiyati tedbir talebinde bulunma yetkisi sadece anonim şirket kurucularına tanınmıştır. Bu kişilerin de kimler olduğu TTK m.337 hükmünde açıklanmış olup kurucular pay taahhüt edip esas sözleşmeyi imzalayan gerçek ve tüzel kişilerdir. Şirketin tescilinin henüz gerçekleşmediği aşamada ortada tüzel kişilik kazanmış bir ortaklık söz konusu olmadığından diğer ortakların şirketi temsil ederek ihtiyati tedbir talebinde bulunamayacağı aşikardır. O halde esas sözleşmeyi imzalayan her ortak tek başına ihtiyati tedbir talebinde bulunabilecektir. Ancak şirketin tescil edilmesiyle artık şirket tüzel kişilik kazanacağından şirketi temsil yetkisi de yönetim kuruluna geçecektir. O halde tescilden sonra ortakların temsil yetkisi sona erecektir ve ihtiyati tedbir talebinde bulunma yetkisi yönetim kuruluna ait olacak olup HMK m.389 vd. hükümlerine göre tedbir talebinde bulunulabilecektir.

  Her ihtiyati tedbirde de söz konusu olduğu üzere ortaklardan biri sermaye taahhütlerinin ifa edilmesi konusunda bir endişeye sahip ise bu tedbire başvurabilecektir. 

 Yetkili ve Görevli Mahkeme:

  Ticaret Kanunu madde 128 hükmünde yetkili ve görevli mahkeme ile ilgili bir düzenleme yapılmamış olması sebebiyle genel hükümlere göre talepte bulunulması gerekmektedir. HMK m. 390/1’e göre ihtiyati tedbir talebinin esas hakkında dava açılmadan önce istenmesi halinde yetkili ve görevli mahkeme, esas hakkında yetkili olan mahkemedir. Esasen bu ihtiyari tedbir dava açılmadan önce talep edilir. Zira bu taahhüt henüz muaccel değildir. 

İhtiyati Tedbir Talebinin İncelenmesi ve Kararının Verilmesi:

  Tedbir talep eden tarafın, dilekçesine dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü dilekçesinde açıkça belirtmesi gerekmektedir zira kanun hükmünde açıkça belirtilmesi gerektiği hususunda bir tereddüt bulunmamaktadır, ancak yine de hakim bu ihtiyati tedbir türüyle bağlı değildir. Hakim uygun gördüğü her tedbire karar verebilir.

  İhtiyari tedbir talebini alan mahkeme karşı tarafın dinlemeden de tedbire ilişkin karar verebilmesi mümkündür. Keza bu ihtiyati tedbirin dinlenmeden karar verilmesi kanaatimce daha uygun olabilecektir, zira kurucuların ihtiyati tedbir talepleri karşı tarafın da imzasını taşıyan şirket sözleşmesine dayanmakta olup talebin gerekçesinin de açıklanması halinde kurucular yaklaşık ispat kuralını yerine getirmiş olacaklardır. Bu açıdan kurucu ortakların haklılıkları hususunda mahkemede bir kanaat oluşturmaları halinde ihtiyati tedbir kararı alınabilecektir. Örneğin, bir taşınmazın sermaye olarak taahhüt edilmiş olduğunu düşünelim ve bu taşınmaz mal sahibi olan taahhüt eden kurucu tarafından üçüncü bir kişiye satış vaadi sözleşmesi ile satılacak olsun. O halde taşınmaz satış vaadi sözleşmesinin geçerli olabilmesi için noter huzurunda düzenlenmesi gerekmektedir. Kurucu ortaklar bu tedbiri, türünü ve bu gerekçeyi belirterek mahkemeye başvurduklarında bu ihtiyati tedbir talebinin kabul edilmesi gerekmektedir. Zira o taşınmazın taahhüdü esas sözleşmede yer almakta olmasının da ötesinde aynı zamanda şirket ortaklarının taşınmazın başkasına da vaat edildiğini öğrenmişlerdir. Bu halde noter huzurunda bu işlem geçerlilik kazanmadan hakimin bu talebi kabul etmesi gerekmektedir. Hatta kanaatimce bu halde karşı tarafı dinlemesine de gerek bulunmamaktadır. Zira tarafı dinlemeye çağırıp dinlendikten sonra karar verilene kadar noterde bu işlemin gerçekleşme tehlikesi bulunmaktadır. 

  Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda yaklaşık ispatın yeterli görülmesi sebebiyle karşı tarafın veya üçüncü kişilerin zararlarının meydana gelmesi söz konusu olabilecektir. Bu sebeple bu zarara karşılık teminat gösterilmesi söz konusudur. Talep, resmî belgeye, başkaca kesin bir delile dayanıyor yahut durum ve koşullar gerektiriyorsa, mahkeme gerekçesini açıkça belirtmek şartıyla teminat alınmamasına da karar verebileceği kanunda açıkça belirtilmiştir. Anonim şirket sözleşmesi bu delillerden biri olarak kabul edilmelidir. Bu sebeple kanaatimce teminat gösterilmemesi gerekmektedir. 

Tedbirler:

Taşınırlara El Konulması ve Güvenilir Bir Kişiye Tevdi Edilmesi

  Aynî sermaye taahhütlerinin aynen yerine getirilmesini sağlama amacı taşımasından dolayı taşınır mallara ilişkin sermaye taahhütlerinde mahkeme taşınır malın muhafaza altına alınmasına veya bir yediemine tevdiine karar verebilir. Ancak Türk Borçlar Kanunu madde 569 hükmü gereğince taşınır malın güvenilir kişiye tevdii yerine taraflardan birisine teslim edilmesi mümkün değildir. Ancak bu ihtiyati tedbirin amacının taşınır mal üzerinde ayni hak tesis edilmesini, taşınırın başkasına devredilmesinin engellenmesi olduğu da gözetildiğinde Borçlar Kanunundaki hüküm olmasaydı da bu hükümden yola çıkılarak taşınırın taraflardan birine verilmesi engellenebilirdi. 

  Türk Ticaret Kanunu madde 128/2 hükmü gereğince taşınırın sermaye olarak konulabilmesi için güvenilir bir kişiye de tevdi edilmesi gerektiği aşikardır. Zira tevdi edilmezse sermaye olarak konulamayacaktır. 

Taşınmazların Tapu Kaydına Devir Yasağı Şerhi Konulması

  Taşınmaza el konulması ve yediemine tevdi edilmesi yönünde ihtiyati tedbir kararı verilmesi sermaye taahhüdünün yerine getirilmesini teminat altına alınması amacını sağlamayacaktır. Bu sebeple taşınmazın tapu kaydına devir yasağı şerhi konulması gerekir.

  Taşınmaz sermaye taahhütleri konusunda alınabilecek diğer bir ihtiyati tedbir de taşınmazın güvenilir kişiye (yediemine) tevdi edilmesidir. Mesela ekilen bir tarla, kiradaki ev, otel, iş hanı vb. gelir getiren bir taşınmaz söz konusuysa taşınmazın bir yediemine teslim edilmesine karar verilir. Yediemin bu taşınmazı idare etmek ve işletmekle görevlidir. Ancak bu taşınmazlardan elde edilen gelirler hala sermaye taahhüdü altında olan ortağa aittir. Zira borçlar ancak şirketin tesciliyle muaccel olacaktır. 

İhtiyati Tedbir Kararının Kaldırılması

  Durum ve koşulların değiştiği sabit olursa, talep üzerine ihtiyati tedbirin değiştirilmesine veya kaldırılmasına teminat aranmaksızın karar verilebilir (HMK m.396). HMK Hukuk Muhakemeleri Kanunu 397/1 hükmüne göre ise ihtiyati tedbir kararının uygulanmasının talep edildiği tarihten itibaren iki hafta içerisinde esas hakkındaki davanın açılması gerekmektedir. Dava açılmaması halinde ihtiyati tedbir kendiliğinden ortadan kalkacaktır. Ancak anonim şirketlerde tedbir iki haftalık süre içerisinde esas hakkında dava açılmaması sebebiyle kendiliğinden ortadan kalkmaz. Zira TTK madde 128/8 hükmüne göre süre şirketin tescil ve ilanı tarihinden itibaren işlemeye başlar. O halde anonim şirket kurulamadığı için iki haftalık sürenin başladığından da söz edilemeyecektir. Bu sebeple anonim şirketin herhangi bir sebeple kurulamaması halinde şartların değiştiği öne sürülerek tedbirin ortadan kaldırılması mahkemeden talep edilebilecektir. 

SONUÇ

  Şirket ortakları esas sözleşme gereği olarak şirkete ayni veya nakdi sermaye getirme borcu altındadırlar. Ancak nakdi sermaye borcuna yönelik ihtiyati tedbir değil, ihtiyati hacizdir. Ayni sermaye taahhütlerinin yerine getirilmesine yönelik tedbir ile telafisi güç zararların yol açılmasının engellenmesi amaçlanmaktadır. Hukuk Muhakemeleri Kanunundan farkı bu ihtiyati tedbiri sadece şirket kurucuları talep edebilecektir. Şirket sözleşmesinin varlığının ihtiyati tedbire karar verilebilmesi için gerekli ve yeterli olacağı kanaatindeyiz. Şirketin tesciline kadar kurucuların her biri ihtiyati tedbir talebinde bulunabilirler, ancak şirketin tescilinden sonra bu tedbiri bulunma yetkisi yönetim kuruluna aittir. Türk Ticaret Kanunu madde 128 fıkra 7 ve 8 hükmü arasındaki fark da buradan kaynaklanmaktadır.






 

YARARLANILAN KAYNAKLAR

  • Özekes, Muhammet, Fikir ve Sanat Eserleri Hukukunda İhtiyati Tedbir, Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, C. 4, Sa. 2, Y. 2002
  • Akdağ Güney, Necla, Anonim Şirketlerde Kuruluş, İstanbul 2014
  • Çelik, Aytekin, “Anonim Şirketlerde Ayni Sermaye Taahhütlerinin Yerine Getirilmesine Yönelik İhtiyati Tedbirler”, GÜHFD., C. XV, Sa. 3, Y. 2011, 
  • Konuralp, Cengiz Serhat, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na Göre İhtiyari Tedbirler, İÜHFD, C. LXXI, S. 2, 2013 
  • Kuru, Baki/Arslan, Ramazan/Yılmaz, Ejder, Medeni Usul Hukuku, 21. Baskı, Ankara 2010
  • Altaş, Soner, Anonim Şirketler, Seçkin Hukuk, Ankara 2021
  • Göle Celal, Anonim Ortaklıklarda Nakdi Sermaye Koyma Borcu ve Bu Borcu İfada Temerrüt, Sevinç Matbaası, Ankara 1976
  • Uzel Necdet, 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu ve 6362 Satılı Sermaye Piyasası Kanununa Göre Anonim Ortaklıkta Esas Sözleşmesel Bağlam
  • Bahtiyar Mehmet, Anonim Ortaklık Anasözleşmesi, İstanbul 2001
  • Özdemir Mehmet, Yargıtay ve İstinaf Uygulamasında Geçici Hukuki Korumalar, Adalet Yayınevi, Ankara 2018
  • Albayrak Adem, İhtiyati Tedbir, Adalet Yayınevi, Ankara 2017
  • Lexpera İçtihat Bilgi Bankası
  • Soner Alyaş, Uygulamalı Anonim Şirketler Hukuku, Seçkin, Ankara 2021
  • Poroy, Reha/ Tekinalp, Ünal/Çamoğlu Ersin, Ortaklıklar Hukuku I, Vedat Kitapçılık, İstanbul 2020

 

AV. ÖYKÜ TANER